28 Ağustos 2015 Cuma

Peygamber Efendimiz in salallahu aleyhi vessellem ,şemâil-i şerifei

: Peygamber Efendimizin ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) Şemâıl-i Şerifesi Okuyalım, Okutalım, Paylaşalım İnşa ALLAH... Şemâîl-i Şerife'i-nin Fazileti ve Havassı... Fâtüma (Radıyallâhu Anhâ)nın, annesi H'adîce (Radıyailâhu Anhâ)dan kardeşi olduğu için, küçük­ken RaSÛlÜllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)İn terbi­yesi altında büyümüş olan ve bu sebeple RaSÛlÜllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)İn tarifini çok iyi yapan Hind (Radıyallâhu Anh) (ve Alî (Radıyallâhu Anh)) şöyle anlattı: "Rasulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) had- di zâtında büyüktü, kendisini görenlerin naza­rında da büyük görünürdü. Ne kadar istese de hiçbir kimse görmezlik­ten gelerek O'na hürmeti terk etme gücünü kendinde bulamazdı. Mübarek yüzü hafif değirmi (yuvarlak) ve dolgunca idi. Rengi; pembe beyaz olup, ayın on dördü gibi parlardı. Mübarek boyu; ortadan uzunca, çok uzundan da kısacaydı. O, kavminin orta boy­lusu idi. Mübarek başı; büyükçe idî ki, bu O' nün idrâk gücüne delâlet etmekteydi. Mübarek saçları; kıvırcıkla düz arası, hafifçe dalgalıydı. Yeni yıkanmışken kolayca şekil alabildi­ğinde saçlarını sağa ve sola ikiye ayırırdı, değilse ayırmazdı. Mübarek saçını salıverdi­ğinde kulak yumuşaklarını geçerdi. Mübarek rengi bembeyaz ve parlaktı. Mübarek alnı genişti. Mübarek kaşları yay gibi ince, uzun ve düzgündü. O şekilde ki, hiçbir tüy diğerini geç­mezdi. Mübarek kaşları birbirine yakın ol­mayıp çok mükemmeldi. Mübarek kaşları­nın arasında bir damar vardı ki, Allah için kızması onu harekete geçirirdi. Mübarek gözleri irice olup, kudretten sürmeliydi. Siyahı çok siyah, beyazı da çok beyaz olup, akında hafif pembelik karışık idi. Mübarek burnu hafif uzunca olup ucu inceydi. Mübarek burnunun üzerinde öyle bir nur vardı kî, iyice bakmayan kişi sahip olduğu nurdan dolayı ortasını çıkıntılı zan­nederdi. Mübarek sakalı, çok gür ve büyükçe idi. Mübarek yanakları; düz olup çıkıntılı 'değildi. Mübarek ağzı; genişti ki, bu da fesahati­nin bir delili idi. Mübarek dişleri; çok keskin ve parlak olup, üst dişlerinin arası hafifçe açık idi. Mübarek boynu; gümüş gibi güzel ve parlaktı. Düzgünlük ve doğrulukta sanki tasvir (çizme resim) gibi idi. Mübarek uzuvları birbirine çok uyum­lu ve münâsip idi. Mübarek bedeni mutedil bir şekilde etli olup, mübarek etleri sarkık değildi. Karnı şerifleri ve göğsü şerifleri birbiri­ne müsâvî (eşit konumda) idi. Mübarek gö­ğüsleri genişti ki, bu O'nün asilliğinin ve gücü­nün alâmetiydi. Mübarek omuzlarının arası geniş idi. Mübarek kemiklerinin eklem yerleriyle omuz başları ince idi ki, bu O'mm mükemmel kuvvetinin delili idi. Mübarek uzuvlarının tüysüz kısmı çok parlak ve nurlu idi. Mübarek vücudu kılsız olup, sâdece göğsünden göbeğine doğru inen bir tüy şeridi vardı. Mübarek kolları ve omuzları tüylü olup, mübarek kolları uzunca idi. Mübarek el ayası genişçe idî ki, bu O' nün hem sûreten hem manen elinin açıklığının delili idi. Mübarek elleri ve ayakları irice idi. Mübarek parmakları ince idi. Mübarek tabanlarının boşluğu mutedil olup, ne çok çıkıntılı, ne de çok düşük idi. Mübarek ayaklan düz, pürüzsüz ve yu­muşak olduğu için kayganlığından su tut­mazdı. Yürüdüğü zaman meyilli ve engebeli bir yerde yürürcesine ayaklarını sürtmeden sert­çe kaldırıp geminin suda akışı gibi yürürdü ve yokuştan iner gibi salla n irdi. Yürümesi sekînet ve vakarla olup, adım araları geniş idi. Bir tarafa bakarken sâdece mübarek ba­şıyla değil, bütün vücuduyla o tarafa yöne­lirdi. Mübarek göz uçları yere doğru eğik olup, vahiy bekleme ânı dışında yere bakışı, göğe bakışından daha uzun vuku bulurdu. Bu da O 'nün sekînet ve ve emniyetinin delili idi. O'nün bütün bakışları: 'Onlardan bâzıla­rına dünyâ hayatının süsü olara kendilerini imtihan etmek için verdiklerimize gözlerini uzatma!' (Tâhâ Sûresi:131) emrine imtisâlen zaruret miktarı idi. Ashabını Önünde yürütür: 'Arkamı me­leklere bırakın!' buyururdu. Son derece tevâ-zuundan dolayı karşılaştığı kişiye önce kendisi selâm verirdi. Mübarek sırtında bulunan iki kürek kemiği arasında peygamberlerin sonu oldu­ğunu gösteren nübüvvet mührü vardı. Hülâsa; Kâinatın Efendisi (Sallâllhu Aleyhi veSellem) insanların en cönıerti, en açık gönül­lüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu ve en arkadaş canlısı idi. Kendisini ilk defa görenler heybetine kapılır, fakat tanıyıp dostluk kuranlar O'nu çok severlerdi. Hâsılı; Fahr-i Kâinat Efendimiz, gözleri kamaştıracak şekilde nurların nuru idi. O'nu tarife çalışanlar: 'Ne O'ndan önce, ne de O' ndan sonra, O'nun gibi bir zat görmedik!' derlerdi. Allâh-u Te'âlâ'nm sâlat ve selâmla­rı; O'nun, Ehl-i Beyt'inin ve bütün ashabının üzerine olsun!"... Rasulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) dâr-l fenadan dâr-ı bekaya intikal ve irtihal irâde buyurunca, ashâb-ı kiramın, "Yâ Rasûlallâh! Senden sonraya kalıp da cemâlini göremezsek hâlimiz nice olur? " demeleri üzerine şöyle bu­yurdular: "Benim evsaf ve şemailimi yazıp onlara bakın ve yanınızda yüksek bir yere asın! Her kim onları yükseğe kaldırıp bakar­sa beni görmüş gibi olur. Eğer Müslüman sa (ve bana muhabbetle bağlanırsa), Allâh-u Te(-âlâ onun cesedini cehenneme haram kılar. O kişi kabir azabından emin olur ve mahşer günü çıplak olarak hasredilmez. O kişi idareci ise muradına erer. Allâh-u Te'âlâ ona, düşmanlarına karşı yardım eder. Bütün şeytanların şerrinden korur. Her kor­kusundan emin olur. Her kim bunları bir kağıda yazıp ya­nında taşırsa, Allâh-u Te'âlâ Adn cennetleri­ni ona konak yapar. Sabah namazından sonra (üç salevât-ı şerife okuyup), bu şemaili şerîfeye bakana Al­lâh-u Te'âlâ beş yüz hac sevabı yazar. Akşam namazından sonra buna bakana altı yüz hac sevabı yazar. Yatsı namazından sonra buna bakana ise bin hac sevabı yazar, kendisine Kur'ân-ı 'Azîm'i hatmetmiş kimsenin sevabını yazar ve ayrıca ona bin köle âzâd etmiş kişinin se­vabını yazar. Allah-u Te'âlâ, büyük fazl(-u kerem) sa­hibidir. (Dolayısıyla O'nun, Habîbine muhab­betle bağlanan ve şemailine tazimle bakan kim­seye bu kadar sevâb vermesine şaşılmaz.)" Ulemâ şöyle demişlerdir: "İçinde şemâil-i şerife bulunan ev felâkete uğramaz. İçinde şemâil-i şerife bulunan eve şeytan ve fakirlik girmez. İçinde şemâil-i şerife bulunan ev ateşte yanmaz. Şemâil-i şerîfeyi üzerinde taşıyan kişi her türlü musibetten korunur, ömrü ve devleti uzun olur ve âhiret belâlarından emin olur. Şemâil-i şerife her ne niyetle kırk gün o-kunsa, okuyanın muradı hâsıl olur. Şemâil-i şerîfeyi ölümünden sonra kefeni­ne koyduran kişi kabir azabı görmez, yetmiş melek ona dua ve istiğfar eder. " (Ârif-i Rabbani Veliyy-i Samedâni Fethullâh el-Ben-nâni, Fethullâh fî mevlid-i Hayr-i halkıllâh, sh: 15-19, Tirmi-zî, no:3638, Şemâilü'l-Nebî, sh:38, İbnü'lEsîr, Üsdü'l-gâbe, No:5404, 4/619, Beyhakî, Delâilü 'n-nü- büvve, J/285, Türki­ye Diyanet Vakfı islâm Ansiklopedisi, 18/44-51) Yüce ALLAH'a Emanet Olunuz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder